17 Ocak 2017 Salı

Doğanın Fısıltılarına Kulak Verin

Yaşadığımız çevreyi düşünerek başlayalım mı ? Kimler var? Sadece insanlar mı? Kesinlikle hayır değil mi? Bu ekosistem kocaman bir yer aslında, karıncalardan, bitkilere, ormanlardan, denizlere kadar hep iç içe yaşıyoruz. Peki nasıl yaşıyoruz? Bencilce sadece kendi konforumuzu düşünerek mi yoksa çevresel tüm faktörleri göz önünde bulundurarak mı? Şimdi kendimize bir yol haritası çizelim mi, ne dersiniz?

1- Nedir bu doğal kaynaklar?    
Toprak, su, ormanlar ve madenlerdir. Türkiye doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Günlük yaşantımızda ihtiyaç duyduğumuz her şeye doğal kaynaklar tarafından ulaşıyoruz. Toprak; tarım, hayvancılık ve sanayi (çimento, tuğla ve seramiklerde)  kollarında oldukça fazla kullanılmaktadır. Sulardan; turizm alanında, su sporlarında, balıkçılık, ulaşımda  kullanıyor olup sıcak su kaynakları sayesinde de enerji üretilebilmektedir. Ormanlarımız; oksijen deposu olup, kağıtlar, keresteler ve mobilyaların yapımında kullanılmaktadır. Madenler ise doğada nadiren saf halde bulunurlar. Madenler demircilik sektörüyle hemen hemen tüm disiplinlerde kullanıp, bakır teller hem telefonlarda hem de elektrik cihazlarda kullanılmaktadır. Ayrıca linyit, kömür ve petrol gibi madenleri de enerji sektöründe kullanılmaktadır.

2- Çevremizi yeterince tanıyor muyuz?
Gün içinde bir yerden bir yere giderken bile inceleyebiliriz aslında, çevremizde binalar ve insanlar dışında başka neler var. Peki ya günlük hayatta iç içe olamadığımız oksijen kaynağı ormanlarımızda. Bir yürüyüşe çıksak, doğal ortamı solusak, oksijeni içimize çekip şimdiye kadar tanışmadığımız diğer canlılarla tanışsak.. Yaprakları incelesek, hatta çok beğendiğimiz bir kozalağı alıp boyayıp bir yakımıza hediye etsek. Bizim gibi diğer canlıların da bu dünyada bir yaşam hakkının olduğunu hiç unutmasak ve onların haklarını korusak.. Çünkü onların hakkını korumak bizlere de temiz hava, temiz su ve güvenli bir yemek sunacaktır.

3- Diğer canlıların yaşam hakkını nasıl koruyacağız?
Diğer canlıların yaşam hakkını korumak hem onlar için hem de bizler için olmazsa olmaz aslında. Çünkü her bir canlı ve cansız tüm organizmaların insan sağlığı için çeşitli faydaları var. Hastalandığımızda öncelikle doğal bitkilerde çare arıyoruz, çünkü biliyoruz ki ilaçlar da bitkilerden yapılıyor. Ekosistemin dengesini korumak için de öncelikle doğayı koruyacağız.

4- Doğayı korumak için neler yapacağız?
- Çevremizi temiz tutmalı atık maddeleri yerlere değil çöp kutularına atılmalı.
- Yağları lavaboya değil de pet şişelere koyarak onlar için ayrılmış çöp kutularına atılmalı.
- Su israfı yapılmamalı.
- Orman yangınlarını oluşturan etmenleri önlemek için birey olarak tedbirli olmalıyız.
- Çevremizdeki insanları yaptığımız sohbet arasında uyarmalı bilinçlendirmeliyiz.
- Çevreyi koruyan vakıflara destek vererek çevremize sahip çıkmalıyız.
- Eğitim seminerlerine katılarak doğa konusunda bilinçlenmeliyiz.
- Ailemizi kullandıkları kozmetik ürünler yerine doğal ürünlere ağırlık vermelerini önermeliyiz.
- Gelişi güzel yediğimiz şeylerin poşet ve kaplarını yerlere atmamalıyız.
- Çöpleri ayrıştırabiliriz. Cam, metal, kağıt, plastik atıkları ayrıca biriktirip geri dönüşüme gönderebiliriz.
- Okullarımızda eğer yoksa geri dönüşüm çöp konteynırlarını talep edebiliriz.
 - Her bireye ait en az 1 ağaç olmalı unutmayalım. Hala dikmediyseniz daha fazla beklemeyin doğaya bir ağaç da siz hediye edin.
- Enerji tasarrufu yapmak da doğayı korumak adına çok önemlidir. Çünkü kullandığımız fazla enerji hem doğayı kirletiyor, hem doğal kaynakları hızla tüketiyor hem de tüm bunlar için fazladan harcama yapmamıza sebep oluyor. Lüzumsuz yanan tüm lambaları kapatın, televizyonları kumanda yerine düğmelerinden kapatın, aydınlatmaları düşük enerji harcayan aydınlatma armatürleri ile değiştirin.
- Suyun hayatımızdaki önemi de çok büyük. Su kaynaklarımızı korumak adına hem suları kirletmemek hem de tasarruflu kullanmak önemlidir. Örneğin; dişlerimizi fırçalarken suyu kapatabilir, arabalarımızı hortumla değil de kova ile yıkayabiliriz.
- Araçların havaya verdiği zararların önüne biraz da olsa geçebilmek adına kısa mesafeleri yürüyerek ya da bisiklete binerek ulaşabilir, uzun mesafeler için ise toplu taşımayı kullanabiliriz.
- Marketlere giderken bez çantalarla gidip marketteki plastik poşetlerin kullanımını azaltarak çevreye verilen zararı engelleyebiliriz.


            Dünya'nın hem bizim için hem de geri bıraktığımız sevdiklerimiz için yaşanası bir yer olmasını istiyorsak birey olarak önce biz harekete geçmeliyiz. Yarın bile çok geç olabilir, hadi şimdi harekete geçme zamanı!

11 Şubat 2013 Pazartesi

Mini Animasyon



Ben izlerken çok keyif aldım, sizlerde eğlenirsiniz umarım :)

24 Aralık 2012 Pazartesi

En güzel hediye =)






İnsan hayatının en önemli yaşam kaynağı nefes almaktır. Peki biz ne kadar sağlıklı bir havada yaşıyoruz?
Bunun için ne yapıyoruz? Katkımız var mı?

Kış aylarında malum hala kömürle ısınan binalar var. Bacalarına bakınca içim burkuluyor. Simsiyah duman çıkan her binayı erinmeden tek tek zabıtayı arayıp şikayet ediyorum. Ama bunun çözüm olmadığını da gayet iyi biliyorum. Peki ne yapabilirim diye de düşünmekten kendimi alamıyorum.

Geçenlerde televizyonda izlediğim filmdeki bir sahne beni çok heyecanlandırdı. Hediye olarak "Koru" hediye edildi. Sunumu da gayet şıktı "Sen benim nefesimsin, dünya da seninle nefes alsın!"

Bu hediye sadece filmlerde mi olur bilmiyorum ama bir ağaç bile o kadar önemli ki. Bol bol ağaç dikmeli, teşviklendirilmeli ve desteklenmelidir.

Aldığınız her nefesin bol oksijen içermesi dileğimle...

Sevgiler,
Seda.


3 Eylül 2012 Pazartesi

Çocukluktan Bilinçlenme



Doğayı seven her birey aslında kendinden sonraki nesilleri düşünerek hareket eder. Onlara karşı sorumluluğunun olduğunu bilir. Bu döngü böyle de olmalı. Bizden öncekiler, biz, bizden sonrakiler ve daha sonra gelenler... Herkes konfor içinde yaşamalı ve bencil olmamalı. Bu sebeple bu sorumluluk çocuklarımıza daha çok küçük yaşlarda aşılanmalıdır. Çocuk doğayı, hayvanlar ve bitkileri tanımalı, onlarında bu ekosistemde olmazsa olmaz olduğunu bilmelidir. Bu amaçla ebeveyn olarak bizlere düşenler;

Birlikte çiçek, bitki ve sebze yetiştirin; Çocuğunuzla birlikte onun seçtiği bir çiçeği, bitkiyi ya da bir sebzenin tohumunu alın. Bu onun sorumluluğunda olsun. Düzenli olarak sulasın, bakımını yapsın. Onun nasıl yetiştiğini öğrensin. Sorumluluk bilinci artsın.

Yaşadığınız semtin seçimi; çocuğunuzun doğaya yakınlığıyla ilişkisini belirler. Çevrenizde park, orman, açık yeşil alan olması çocuğunuzun doğayla iç içe yaşaması oldukça önemlidir. Doğayla iç içe yaşayan çocuk bunu kendisine yaşam felsefesi olarak edip, çevresine ve diğer yaşayan canlı türlerine karşı daha saygılı olur.

Yaşadığınız semt doğal yaşam alanlarına uzaksa; haftasonları kaçamak geziler düzenleyin. Ona bu çevrede bizler kadar diğer canlıların da yaşama hakkı olduğunu, olmazsa düzenin bozulup bizim de yaşamamızın zorlaşacağını anlatın. Bu gezileri elinizden geldiğince her mevsimde tekrarlamaya çalışın. Çocuğunuzun doğayı anlaması için doğanın her evresine şahit olmalı.

Diğer canlılardan bahsedin; çocuğunuz bu çevrede sadece insanların yaşamadığını, diğer canlı türlerinin de bu düzen içinde var olması gerektiğini söyleyin. Aksi takdirde çevrenin doğal dengesinin bozulacağı ve bu da biz insanları da etkileyeceğini anlatın.

Evde atıkları ayrıştırın, her atığın çöp olmadığını anlatmak gerekiyor. Plastikleri, metalleri , camları ve pilleri ayrı ayrı biriktirip atmak gerekmektedir. Ya da birçok belediyenin yaptığı uygulamada geri dönüşümü mümkün malzemelerin hepsini bir arada toplayıp buna mutfak atığını karıştırmamalı.

Ufak detaylarla çocuğunuza doğal çevrenin önemini anlatabilir, bilinçli bireyler yetiştirmesine katkı sağlayabilirsiniz.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Doğa İntikamını Almadan




Tükenen doğal kaynaklar, hava kirliliği, günümüzün giderek yaygınlaşan teknolojiyle iç içe olan yaşam biçimi, dünyamızı ve sağlığımızı tehdit etmektedir. Doğayı bu kadar bozduktan sonra, doğal yaşamı teknolojiyle kullanma umuduyla çeşitli sistemler geliştirilmiştir. Çünkü ekolojik düzene geçmek insanları özüne döndürecek, çok daha konforlu ve ekosisteme uygun olduğu için de, sağlıklı bir yaşam biçimi sağlayacaktır.

Dünyanın ekosistemi bozulmaya başladığında sonuç yok oluştur. Bu sonucu önlemek için alabileceğimiz tek önlem, ekolojik yaşama geçiş olacaktır. Ekolojik yaşama geçerken bu geçişi hayatımızın her alanında yapmalı, yaşadığımız yerlerde ve kullandığımız gereçleri de sürdürülebilir malzemelerden seçmemiz gerekmektedir. Bu uğraşlarımız sonucundan geç de olsa kötü sonuçları ertelememiz açısından bize bir şans daha tanıyacaktır.

Şimdi doğayı kurtarmaya nereden başlamalı, doğal yaşama nasıl katkı sağlamalı o konuda bilinçlenme zamanı...

8 Şubat 2010 Pazartesi

Ben de kimim ?

1987 yılında İstanbul'da doğdum. Mimarım. Ekolojik mimarlık üzerine çalışıyorum.